ARADIĞINIZ HERŞEY BU SİTEDE !!!
  Osmanli Kultur ve Medeniyeti
 

 

XIV. ve XVI. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığı
Devlet Yönetimi
PADİŞAH
*Osmanlı Devleti'nin yönetimine Al-i Osman diye adlandırılan Osmanlı ailesi dışında başka bir sülaleden hükümdar getirilmemiştir. *Osmanlı Devlet anlayışını ,Orta Asya devlet geleneği,İslami devlet anlayışı etkili olmuştur  *Osmanlılarda Sultan ünvanını önce I.Murad kullandı *I. Ahmet Dönemi'nden itibaren, kardeş katli kaldırılarak, oda hapsi uygulaması başlamıştır. *Padişah, törelere göre, bütün güç ve kudreti elinde bulunduran ve memleketin sahibi sayılırdı. *Padişah, şer'i hukuka aykırı olmamak şartıyla, birtakım hükümler verir, bunlar örf olarak adlandırılırdı. *Padişahlar aynı zamanda ordunun başkomutanı idi. *XVI. yüzyıla kadar padişahlar, şehzadelikleri döneminde savaşlara katılır, ülke idaresi ve savaş teknikleri konusunda tecrübe kazanırlardı. *Padişah çocuklarına, çelebi veya şehzade denir, şehzadeler, babalarının sağlığında büyük bir sancağa tayin edilirdi. *Buralarda, başlarında da "Lala" denilen devlet adamları olmak üzere, devlet yönetimi konusunda yetiştirilirlerdi. *Her şehzade hükümdar olma hakkına sahipti. *Tahta çıkma konusunda herhangi bir veraset sistemi yoktu. *Osman Bey ve Orhan Bey döneminde padişahlık hakkı hanedanın bütün erkek üyelerine aitti. Ancak, I. Murat döneminden itibaren padişahlık, padişah ve oğullarına bırakılmıştı *Fatih kanunnamesi ile   merkeziyetcilik türk tarihinde ilk olarak tamamlanmıştır.
 *II.Selimden sonra sadece padişahın büyük oğlunun sancağa çıkmasına izin verilmiştir. 
*I. Ahmet dönemi ile birlikte, ekber ve erşad yani en akıllı ve en yaşlı kişinin tahta geçmesi kuralı getirilerek veraset sistemi belirgin bir duruma gelmişti. *Bu usul kafes usulünü de beraberinde getirmiştir *Bunun sonucu yönetim tecrubesi olmayan padişahlar iktidara gelmiştir. *Padişahlar culus töreniyle tahta çıkarlar ve Eyüpte kılıç kuşanma töreni düzenlenirdi

MERKEZ YÖNETİMİ
SARAY   *Bursa'nın başkent olduğu dönemlerde, burada bir saray yapılmış, ardından Edirne'nin alınması ile buraya da saraylar yapılmaya başlanmıştı.*Fatih'in İstanbul'u fethi ile, önce bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin bulunduğu alana, Saray-ı Amire yani "büyük saray" diye bilinen bir saray yapılmış, zamanla bu sarayın yetersiz kaldığına inanılarak, yine Fatih döneminde Topkapı Sarayı'nın yapımına başlanmıştı.  *19.asrın ikinici yarısından itibaren padişahlar Dolma bahçe ve yıldız saraylarında   oturdular *Bu dönemde saray, harem, Enderun ile  Birun olmak üzere üç ana bölümden oluşurdu.
BİRUN *Osmanlı Devleti'nin zamanla gelişip büyümesi sonucu, devlet memurlarının sayısı artmıştı. *Bu durum saraya da yansımış, saray görevlilerinin sayıları da artmıştı. Farsça bir kelime olan ve "dış" anlamına gelen Birun, Osmanlı sarayında dış hizmetlere bakan, sarayda yatıp kalkmak zorunda olmayan padişah hocası, hekimbaşı,cerrahbaşı, hünkar imamı gibi kişilerin bağlı olduğu kısımdı. Bu insanlara"Birun Halkı" ya da "Dış Halkı" denirdi.*Birun Halkı, Enderun Halkı'na göre daha üst seviyede idi. *Kubbe altı da Birun bölümündedir.
ENDERUN    *Farsça bir kelime olan Enderun "iç" anlamına gelir. *Padişahın günlük hayatını geçirdiği yerdi  *Enderun aynı zamanda   Enderun, Osmanlı Devleti'ne, devlet memuru yetiştiren bir okuldu. *Enderun ve Enderun'a mensup halk, devşirme denilen hristiyan çocukları ile savaşlarda esir alınıp yetiştirilen gençler ve gönüllülerden oluşurdu. *Devşirme kanununa göre toplanan ve daha sonra boy, gösteriş, ahlak ve zeka olarak seçilen bu  gençler, önce Edirne Sarayı, Galat Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda Türk-İslam adet ve geleneklerine göre yetiştirilir, ardından Enderun'daki ihtiyaca göre buraya alınıp, kendilerine birer oda tahsis edilir, saray adabını öğrendikten sonra, yeteneklerine göre devlet memurluklarına atanırlardı. * Bu odaların en önemlisine Hasoda denirdi.  
Has oda:Burada bulunanlar padişahın günlük hizmetinde görev alırlardı *Hazine Odası :Burada bulunanlar padişahın özel hazinesine ve değerli eşyalarına bakarlardı *Kiler Odası adişahın sofra hizmetinin görüldüğü bölümdü *Seferli Odası :Müzisyen berber gibi hizmetlilerin bulunduğu bölümdü
HAREM *Arapça'da girilmesi yasak ve kutsal olan yer anlamına gelen harem, Osmanlı saray yapısında önemli bir yer tutar. *Harem-i Humayun veya Harem Dairesi adı verilen bu kısım da tamamen padişah kadınlarına ayrılmıştı *Harem-i Hümayun aynı zamanda bilinenin aksine, padişahın giyim ve kuşamı dahil tüm özel işlerinin düzenlendiği bir kurumdu.
 
İSTANBUL YÖNETİMİ *Sadrazamın denetiminde bulunan İstanbul kadısı şehrin en büyük mülki amiri idi. *Kentte güvenliği sağlamak Yeniçeri ağasının görevi idi. *Sivil halkın güvenliğinden gündüzleri Subaşı, geceleri Asesbaşı sorumlu idi.*Çarşıve pazarlardan Muhtesip sorumlu idi. * Bu arada şehirde bulunan saray ve hükümete ait binaların onarım ve tamir işlerine bakan kişiye "Şehremini" denirdi.  
 
DİVAN-I HÜMAYUN    *Osmanlı Devleti'nde bugünkü anlamda Bakanlar Kurulu, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi devlet kurumlarının görevlerini yerine getiren ve bizzat padişahın başkanlık yaptığı, birinci derecede devlet işlerinin görüşüldüğü divana Divan-ı Hümayun denir. *Selçuklu, İlhanlı gibi Türk Devletlerinden örnek alarak oluşturulan Divan Teşkilatı ilk defa Orhan Bey zamanında kurulmuştu.    *Fatih Sultan Mehmet'e kadar divana padişahlar başkanlık ederken, Fatih'ten sonra divana sadrazamlar başkanlık etmeye başlamıştı padişah divan toplantılarını kafes arkasından dinlemişti. *Divan-ı Hümayun Kubbe altı  denilen yerde toplanırdı   *Divan-ı Hümayun II.Mahmut döneminde kaldırıldı *Osmanlı Devletinde Yönetici sınıf   Seyfiye,ilmiye ve kalemiyye olmak üzere 3 kısma ayrılırdı  

SEYFİYYE Divanda padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilen sınıflardan biri olan Seyfiyye (ehl-i Örf), yürütme gücünü elinde bulunduran sınıftı. *Seyfiyye; Sadrazamdan, en alt rütbedeki kapıkulu ve tımarlı sipahiye kadar uzunan bir sınıftı. *Bu sınıfın Divan-ı Hümayun'daki temsilcileri vezirlerdi.

SADRAZAM    * Vezir-i Azam, Osmanlı Devletinde  başlangıçta sayısı bir olan vezirlerin giderek sayısının artması üzerine, birinci vezire verilen addır. * Vezir-i Azam, padişahın da mutlak vekiliydi. *Vekilliğin işareti ise padişah tarafından kendisine verilen mühü, yani Mühr-ü Hümayun idi. *Fatih devri ile birlikte divana başkanlık etmeye başlayan Vezir-i Azamlar, padişah savaşa gitmediği zamanlarda da ordu komutanı olarak sefere çıkar ve Serdar-ı Ekrem ünvanı alırdı. * sadrazamların yönetimdeki ağırlığı XVII. yüzyılla birlikte giderek artmıştı.*Bu dönemde sadrazamlar devlet işlerini kendi saraylarında yönetir olmuş, bu nedenle sadrazam sarayı, "yüksek kapı" anlamında olan "Bab-ı Ali" denmeye başlanmıştı. 
 
VEZİRLER   *Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında vezir sayısı birdi.   *Zamanla vezirlerin sayıları artarak, Fatih döneminde dört, Kanuni döneminde yedi olmuştur.   *Vezir sayısının çoğalması ile birinci vezire Vezir-i Azam denmiştir.   *Kaynaklara göre ilk Vezir-i Azam, Çandarlı Halil Hayrettin Paşa'dır.*Vezirler Divan-ı Hümayun'da Kubbe Altı'nda toplanıp kendilerine verilen görevlerle uğraştıkları için, Kubbe Veziri veya Kubbenişin diye de adlandırılmışlardır.  
 
KAPTAN-I DERYA     *Osmanlı Devleti'nde donanmanın başında bulunan kişiye Kaptan-ı Derya denirdi. *Kaptan-ı Derya,   Kanuni devrinden itibaren divan üyesi olmakla birlikte, sadece İstanbul'da olduğu zamanlarda toplantılara katılırdı.   *Osmanlı Devleti'nde ilk Kaptan-ı Derya, Orhan Bey zamanında atanmış, bu göreve ilk gelen kişi de Karasioğulları kökenli, "Karamürsel Paşa" olmuştu.*Başlangıçta Gelibolu'da daha sonraları İstanbul'da Kasımpaşa'da oturan ve semt ile tersanenin güvenliğinden sorumlu olan kaptanıderyaların unvanı Tanzimat döneminde kaldırıldı. *Tanzimat'ın ilanı ile birlikte Kaptan-ı Derya, Bahriye Nazırı olarak anılmaya başlandı.
 
YENİÇERİ  AĞASI *Vezir rütbesine erişmesi şartıyla Divan  toplantılarına katılırdı* İstanbul'un asayişinden de sorumlu olan Yeniçeri Ağası, padişahın Cuma Selamlığı'na çıkışında, emrindeki Yeniçeriler ile namaz çıkışında selamlıkta bulunurlardı. *1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ile Yeniçeri Ağalığı da tarihe karışmıştır.
 
İLMİYYE    *Ehl-i Şer olarak da bilinen İlmiyye sınıfı, medrese eğitimi almış alimlerden oluşurdu. *Bu sınıfın devlet içindeki görevleri; tedris (bilgi aktarma), kaza (İslam hukukuna göre hüküm verme) ve ifta (yapılan işlerin şeriata uygun olup olmadığını kontrol etme) idi.*İlmiyeye dahil olan Kadılar şehrin en üst   düzey sivil yöneticisi idiler*Kazaskerler ilmiye sınfına mensup olanların sicillerini Ruznamçe denlen defterlere kaydederlerdi   *İlmiyye sınıfının Divan-ı Hümayun'daki temsilcisi Şeyhülislam yani müftüydü. *Kadıaskerlerde ilmiye sınıfındandır

ŞEYHÜLİSLAM   * Şeyhülislam'ın ilk defa ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. *Bazı kaynaklara göre şeyhülislam veya müftü tabiri ilk defa II. Murat zamanında kullanılmaya başlanmıştır. *Osmanlı Devleti'nde, 1920'de bu göreve getirilen son Şeyhülislam, Medeni Mehmet Nuri Efendi'ye kadar toplam 129 kişi bu makama geçmiştir.   *Önceleri Divan üyesi olmayan Şeyhülislamlar, XVI. yüzyıl ile birlikte Divan'a katılmaya başlamışlar, protokolde Kazaskerlerden sonra gelmişlerdi.

KAZASKER *Kaynaklara göre, Osmanlı Devleti'nde, 1362'de I. Murat zamanında kurulmuştur *Yine kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde Kazaskerlik makamına ilk kez Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil getirilmiştir.*1480'e kadar Kazasker sayısı birken, bu tarihden itibaren Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.*Rumeli Kazaskeri, derece ve rütbe olarak Anadolu Kazaskerinden daha üstündü. Bu arada Kazasker, rütbe ve protokol bakımından vezirlerden hemen sonra gelirdi. *Divan üyelerinden olan Kazasker, Divan'da büyük davalara bakarlar,kadıları ve müderrisleri atarlardı. *Ancak İstanbul,Bursa ve Edirne kadılarını doğrudan sadrazam atardı 
Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:
1)SER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Ser'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas oluşturuyordu. Ser'i hukuk sadece Müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda Müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı.
2)ÖRFİ HUKUK:   Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kurallarla, ser'i hukukun esaslarına aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları KANUNNAME adıyla bir araya getirilmiştir. *Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir.(KANUNNAME-İ ALİ OSMAN) * Osmanlı Devletinde ser'i ve örfî bütün meseleler ser'î mahkemelerde çözümlenirdi. *Eyalet, sancak ve kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu. Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı adına hüküm verenlere NAİB denirdi. *Kadı'nın verdiği karardan süphe duyanlar üst mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi. *Mahkemelerde görülen davalar SERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere kaydedilirdi.

KALEMİYYE   Ehl-i Kalem olarak da adlandırılan bu sınıf, Osmanlı Devleti'nin idari ve mali bürokrasisini oluşturur.
NİŞANCI (Tevki)   *Nişancı'nın asıl görevi, padişah adına yazılan fermanlara, beratlara ve namelere, padiaşhın imzası demek olan tuğra çekmekti. *Padişah mektuplarının yazım işi XVI. yüzyılla birlikte Reis'ül Küttablar'a devredilince, Nişancılar sadece tuğra çekmekle görevlendirilmişlerdi. *Nişancının bir başka görevi de Tahrir Defterleri'ni düzenlemek, yani fethedilen toprakları Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere gelirlerine göre ayırarak defterlere kaydedip, bu toprakların dağıtımını yapmaktı.

REİS-ÜL KÜTTAP *Katiplerin reisi anlamına gelen Reis-ül Küttap, XVII. yüzyıla kadar, Divan-ı Hümayun Katipleri'nin şefi pozisyonunda olmasına rağmen, Divan'ın asıl üyesi değildi.   *Bu dönemde Nişancı'ya bağlı bir memur olarak çalışırlardı. *XVI. Yüzyılın sonunda Divan üyesi olarak kabul edilmiş ve dış işlerinden sorumlu hale gelmişlerdi.
Divan-ı hümayuna bağlı kalemler şunlardır ;
*Beylikçi kalemi:Divan konuşmalarını ve alınan kararları yazarlardı
Tahvil kalemi:    Yüksek memurların sicil işlemlerini takip ederlerdi
Ruus kalemi:Düşük dereceli memurları sicil işlemlerini takip ederlerdi.
Amedi kalemi:Vezir-i azamla Padişah arasındaki yazışmaları yapardı. Dış yazışmaları da bu kalem yapardı
 
DEFTERDAR *Osmanlı Devleti'nde mali işlerin başında bulunan, bugünkü anlamda Maliye Bakanı görevini yerine getiren kişiye Defterdar denirdi.*Kaynaklara göre Osmanlı Devleti'nde ilk Defterdar, I.Murat'ın son zamanlarında veya I.Bayezit'ın ilk yıllarında göreve getirilmiştir.*Diğer devlet memurluklarında da olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin büyümesine paralel olarak, başlangıçta bir olan Defterdar sayısı, Fatih devrinde Anadolu ve Rumeli Defterdatı olmak üzere ikiye çıkarılmıştı.*Yavuz Sultan Selim’in Doğu Anadolu ve Suriye’yi almasını takiben oraların mali işlerine bakmak üzere Halep’te Arap ve Acem Defterdarlığı adıyla üçüncü bir defterdarlık kurulmuştur.*Divandaki yerleri Kazaskerler'den sonra gelen Defterdarlar, devletin gelir ve giderlerini yani bütçesini hazırlarlardı.
Defterdara bağlı görevlilerin en mühimleri şunlardı
Başbakı kulu : Defterdarın   icra memurlarıdır
Cizye başbakı kulu :Cizye işlemlerine bakanların amiri idi
Veznedarbaşı:Piyasadaki sikkenin ayarını kontrol ederdi
Sergi nazırı ve halifesi: Hazine ile ilgili yazışmaların defterini tutmakla görevli idiler
Defterdara bağlı kalemler ise şunlardır
Ruznamçe kalemi: Çeşitli kaynaklardan gelen gelirleri kaydederlerdi
Maliye emirleri kalemi:Maliye ile ilgili fermanları yazar ve ilgili yerlere gönderirdi
Gelir ve gider kalemleri:Her türlü gelir ve gideri kaydederlerdi
OSMANLI ORDUSU 
*Ordu, Osman Gâzi (1281-1326) devrinde Türk atlı aşîret kuvvetlerinden oluşmaktaydı *Orhan Gazi döneminde yaya ve müsellem teşkilatı kuruldu * I.Murad döneminde   yeniçeri ocağı kuruldu Önceleri Pençik sistemi ile ocağa asker sağlanırken II.Murad dönemi ile Devşirme   sistemi oluşturuldu *II. Mehmet Yeniçeri ocağına büyük önem vermiş Çandarlı ailesinden sonra vezir-i azamlığa devşirme-kapıkulu kökenliler getirilmeye başlanmış ve yeniçeri-devşirme aristokrasisi Cem ve II. Beyazıt arasında çıkan taht kavgasında belirleyici rol oynayarak tımarlı sipahi-Türk aristokrasisine karşı üstünlük sağlamışlardır.*Gerileme döneminde, Avrupa örnek alınmaya çalışılmış, teknik ve ekonomik alanlarda yapılanmaya gidilirken Donanmanın yenilenmesi gibi askeri birtakım yenileşme çabalarına gidilmiştir. *III. Murat döneminden itibaren kapıkulu ocaklarına kanunlara aykırı asker alınarak sayılarının artırılması Yeniçerilerin geçim sıkıntısını ileri sürerek askerlik dışında işlerle uğraşmaları İltizam sisteminin yaygınlaşması üzerine tımar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi gibi etkenler Osmanlı askeri sisteminin bozulmasına neden olmuştur.Osmanlı Ordusu   3 kısma   ayrılırdı
1-KAPIKULU OCAĞI,   *Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. *Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması , aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. *Üç ayda bir Ulufe denen bir maaş alırdı   *Kapıkulu iki sınıfa ayrılır 
  • 1 Kapıkulu Piyadeleri
  •       Acemi   Ocağı
    • Yeniçeri Ocağı
    •  Cebeci Ocağı
    • Topçu Ocağı
    • Top Arabacılar Ocağı
    • Humbaracı Ocağı
    •  Lağımcılar
  • 2 Kapıkulu Süvarileri
    • Silahtar
    • Sipahi
    • Sağ Ulufeciler
    • sol Ulufeciler
    • Sağ Garipler
    • Sol Garipler
 
ACEMİ OCAĞI Yeniçeri Ocağına asker yetiştirmek amacıyla önce Geliboluda kuruldu * Devşirme çocukları önce Müslüman ailelerin yanına oradan da bu ocağa alınırdı BU ocakta   savaş bilgilerini alarak Yeniçeri ocağına gönderilirdi
 
YENİÇERİ OCAĞI *Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır. *Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesi ile alınan çocukların küçüklükten alınarak yetiştirilmesi ile oluşturulur. *Yeniçeriler üç ayda bir Ulufe denen bir maaş alırlardı. *Her tahta geçen padişahtan Culus bahşişi alan yeniçeriler evlenmez ve başka bir işle meşgul olmazlardı *Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi. *Yeniçeri ocağı II. Mahmud tarafından 1826 yılında kaldırılmıştır.
 
CEBECİ OCAĞI   Ordunun silahlarını hazırlayan ve savaş alanına taşıyan sınıftır. * Yeniçeriler gibi, acemi oğlanları arasından seçilirlerdi
 
TOPÇU OCAĞI Top döken, topçulukla ilgili malzemeleri hazırlayan ve savaşlarda topları kullanan sınıftır.*Osmanlı ordusunda ilk top, Sultan I. Murad zamanında 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesinde kullanılmıştır.*Topçu ocağının en büyük subayına  "Topçubaşı" denirdi.
 
TOP ARABACILAR OCAĞI *Osmanlılarda kapıkulu ocaklarının yaya kısmından büyük topları cepheye taşımak için kurulan teşkilât. * Kapıkulu topçusunun bulunduğu yerlerde, top arabacıları da bulunuyordu. *
 
HUMBARACI OCAĞI *Osmanlı İmparatorluğu askeri teşkilatı'nda humbara yapan ve bunu kullanan sınıfın bağlı olduğu ocak. Kumbaracı ocağı da denilmektedir. *Humbara, demir veya tunçtan dökülmüş el bombasıdır.
 
LAĞIMCILAR Kuşatma altındaki surlarının altından tünel kazarak surları yıkan veya düşmanın açtığı tünelleri kapatan ocaktır. *ilk kez ll.murad tarafından kullanılmıştır
 
KAPIKULU SÜVARİLERİ 
Sipahi ve Silahtar Savaşta padişahın yanında durup padişahı korurlardı.
Sağ Ulufeciler ve Sol Ulufeciler saltanat sancaklarını korurlardı.
Sağ Garipler ve Sol Garipler ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
 
B)EYALET ASKERLERİ:
1)TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı askerlerdi. Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan gelecek saldırılara karsı korurlardı.Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en önemli ve en büyük askeri gücüydü.
 
C)YARDIMCI KUVVETLER:
Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım ederlerdi. Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi.
 
AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi. Başlıca görevleri; ordunun kesif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.
3)AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir. Ön saflarda bulunurlar ve ilk hucumu karşılarlardı
4) DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır. Sınırda yada sınıra yakın yerlerde otururlardı
5)GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler.
6)BESLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin korunmasında görevlendirilirdi.
7)YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı.
8)SAKALAR Osmanlı ordusunun yardımcı kuvvetlerinden. Görevleri savaşta askerlere su dağıtmaktır
 
DENİZ ORDUSU(DONANMA):

Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da sahip olmuşlardır.*İlk tersane Orhan bey zamanında karamürselde yapıldı *Saruhan ,Aydın ve menteşe gibi donanmaları olan beyliklerin alınması ile   donanmamız kuvvetlendi *İlk deniz savaşı Çelebi mehmed döneminde Venediklilerle yapıldı * Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında gelişmeye başlayan donanma, II.Beyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir. Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Pasa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi. Barbaros Hayrettin Pasa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis meşhur Türk denizcileridir.

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol